İnsanların ahtapotlarla ve mürekkep balıklarıyla etkileşime girmesi için pek fazla fırsat yoktur. Denizlerin bu gizemli canlıları genellikle sinema ve edebi eserlerde, derin suların acımasız avcıları olarak tasvir edilir. Tuhaf görünümleri ve davranışları onlardan korkmamıza neden olur. Bu garip canlılar dokunaçları, vantuzları ve ilginç ağızlarıyla, yüzyıllarca insanları etkilemiştir. Ahtapot ve kalamarın en ilginç özelliklerinden biri de kanlarının rengidir.
Ahtapotların Kanı: Her Şey Evrim ile İlgili
Birçok kişiye ahtapotların kanının mavi renkli olması ilginç bir durum gibi görünse de bu durumun sebebi basitçe evrimdir. Örneğin, insanların kanı kırmızıdır ancak bunun neden böyle olduğunu merak edilmez. Çünkü birçok canlıda durum böyledir. Çoğu canlının kanındaki ana bileşen demirdir. Kandaki demir, organlara ve dokulara oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobin proteininin içinde bulunur. Demir, oksijene bağlanarak oksitlenir ve kanın kırmızı renkli olmasına neden olur. Demir doğada oksitlendiği zaman da aynı renk değişimine uğrar ve buna pas denir. Hemoglobin oldukça etkili bir oksijen taşıma proteinidir. Ancak, daha ilkel türlerden olan ahtapot, kalamar ve diğer birçok omurgasız hayvanın kanında bağlayıcı mineral olarak bakır bulunur. Ahtapotların kanında hemoglobin yerine hemosiyanin adı verilen farklı bir protein vardır. Bu proteinin içindeki bakır oksijene bağlandığında renk değiştirerek mavi olur.
İlginç olan kısım hemosiyanin proteininin kalamar ve ahtapotların çevrelerine uyumunda da önemli bir rol oynamasıdır. Ahtapotun kanına mavi rengi veren hemosiyanin adlı pigment, zorlu koşullarda hayatta kalmasını da sağlıyor. Çoğu kalamar ve ahtapot birçok canlı için ölümcül olabilecek sıcaklıklarda, 28 Fahrenheit (- 1.8 derece) kadar düşük sıcaklıklardan okyanusun termal deliklerinin yakınındaki yüksek sıcaklıklara kadar aşırı sıcak veya soğuk ortamlarda yaşarlar. Hemosiyanin içindeki bakır atomları daha fazla sayıda oksijen atomuyla bağlanabilme özelliğine sahip olduğu için vücutlarının oksijen ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilir. Hatta çevresinde oksijen olmasa bile kanlarında bolca oksijen depolamış oluyorlar.
Araştırmacılar, ahtapotların uzaklara göç edemeyen bir tür oldukları için Mavi Kan adaptasyonunu geliştirdiklerini düşünüyorlar. Böylece zorlu koşullarda bile hayatta kalabiliyor ve bulunduğu yeri değiştirmesi gerekmiyor. Aşırı ısınmış hava menfezleri ve Kutup sularının yakınında yaşadıkları için ahtapotların termoregülasyon ve oksijen taşınımlarında esnekliğe ihtiyaç duyması, hemosiyanin proteinini anatomi ve spesifik ihtiyaçları için daha esnek bir seçenek haline getiriyor.
Farklı Kan Renkleri de Mevcuttur
Doğadaki canlılar sadece mavi ve kırmızı kana sahip olanlar şeklinde sınıflandırılamaz. Çünkü bunların dışında başka kan renkleri de var. Örneğin, hemoglobini kurucu parçalara ayıran Papua Yeni Gine’nin Gine yeşil kanlı kertenkelesi vardır. Omurgalı bir hayvan olan Prasinohaema (bir tür dağ kertenkelesi) yeşil kana sahiptir. Prasinohaema diğer omurgalılar gibi kanında hemoglobin taşır ancak yüksek miktardaki biliverdin proteini kanının kırmızı rengini gizleyerek yeşil akmasına sebep olur. Aşırı sıcaklıklarda yaşayan ve tamamen kanı temizleyen, oksijen için kanla taşınan protein taşıyıcıları bulunmayan bazı balıklar da vardır. İster inanın ister inanmayın, okyanusun dibinde daha fazla oksijen bulunur ve balıklar çevrelerindeki oksijeni doğrudan absorbe ettikleri için bu renkli taşıyıcılara gerek duymazlar. Dinozorlar çağından beri yaşayan at nalı yengecinin kanı da mavidir. Hemerythrin proteini bulunan bazı deniz solucanlarının kanı ise mor renkli olabilir.