top of page

Uygulamayı İndirebilirsiniz.

Balıkçılık ve Denizcilik Terimleri

Balıkçılık ve denizcilik ile ilgilenen kişiler çoğu zaman bu terimleri duymuşlardır. Çok az kişi bu kelimelerin anlamını bilir. Birçok insan için bu kelimeler anlam ifade etmez. Balıkçılık ve denizcilikte kullanılan bazı kelimelerin anlamlarını sizlerle paylaşıyoruz.

balıkçılık terimleri
Balıkçılık Terimleri

Abaşo: Aşağı indir, bekle, tut anlamında emir.

Abis: Denizde sekiz bin metrenin üzerindeki derinlik.

Aborda: Bir teknenin başka bir tekneye yanaşması.

Ağ: İplik veya telden kafes şeklinde örülmüş balık avı aracı.

Ağ Çırpmak: Ağın temizlenmesi için yakalarından tutup çırpılması.

Ağ Gözü: Ağın üzerindeki dört düğüm arasında kalan açıklık. Tutulacak balığın boyutuna göre büyüklüğü olur.

Akış Yapmak: Av sırasında teknenin su üzerinde akması.

Akşam suyu: Balığın akşam saatlerinde av vermeye başladığı zaman.

Akşam yemlisi: Genellikle lüfer için canlı yem kullanarak yapılan akşam avı.

Akyem: Derisi beyaz olan izmarit, istavrit, uskumru gibi balıklardan elde edilen av yemi.

Alabanda: Dümenin sağa ya da sola tamamen döndürülmesi. Dümen, alabanda iskele denilince tamamen sola, alabanda sancak denilince tamamen sağa döndürülür.

Alarga: Açıktan geç, fazla yaklaşma.

Alarga etmek: Açık denizlere çıkmak.

Alesta: Hazır ol emri.

Algarna: Demirden yapılmış üçgen biçiminde ve ağzında file bulunan tekneden dibi tarayarak midye avında kullanılan alet.

Altıparmak: Dört yaşındaki palamuta verilen ad.

Alyanak: Çipura balığına Marmara'da verilen isim.

Anafor suyu: Denizde girdaplar oluşturan akıntı.

Anavasya : Göç eden balıkların Akdeniz’den Karadeniz'e çıkması.

Ançuez : Özellikle hamsiden veya çaça, sardalya ve tirsi balığından yapılan tuzlu ve yağlı balık ezmesi.

Anele: Daha çok gemilerde demir bir bedenin ucuna takılan demirden halkaya verilen isim. Çımaları bağlamak için kullanılır.

Anele Bağı: Halatın çımasını aneleye bağlama işi.

Apazlama: Teknenin yanından gelen rüzgar.

Apiko: Zinciri toplayarak teknenin harekete hazır hale gelmesi.

Argonat: Bir mürekkep balığı türü.

Arktik: Kuzey kutbu ile ilgili.

At – Çek Av: Genelde sahte yemlerle yapılan, 3 metreyi geçmeyen kamışlar ve en çok orta büyüklükte makaralarla icra edilen balık avını sporla bütünleştirmiş balık avı yöntemi.

Avara: Gemiden veya kıyıdan açıkta olmak. Bağlı bir teknenin olduğu yerden uzağa açılması.

Baderna: Halat sargısı.

Baitrunner : Özellikle yemli avlarda kullanılan ve yemi yutan balığın bir süre gitmesine müsaade eden kalama düzeneği.

Balığı boğmak : Üst üste, çok sayıda balık tutmak.

Balığı kıskandırmak : Yemi beğendirip, balığın saldırmasını sağlamak için oltanın hafifçe geri çekilmesi.

Balığın tav yapması : Balık avı sırasında balığın çok sayıda av vermesi.

Balık kırgını : Su sıcaklığının aniden düşmesi nedeniyle balıklarda görülen baygınlık hali. Bu durumdaki balıklar kıyıya sürüklenir.

Balıkçı Bağı: Halatların ya da misinaların, aneleye ya da birbirine eklenmesi için balıkçıların kullandığı bir düğüm şekli. Çözülmesi imkânsızdır.

Bank: Sığlık alan.

Baştan kara: Teknenin başını karaya çevirerek yanaşma.

Beden: Oltanın ucuna fırdöndü vasıtasıyla bağlanan ve kalınlığı olta kalınlığından küçük olan misina. Olta kösteklerinin bağlandığı bölüm.

Bedene puntolamak: Oltaların bedenine düğüm atmak.

Ben: Oltaya veya tuzağa koyulan yem, masara.

Bırakma: Deniz üzerine, şamandıraya bağlanarak bırakılmış yemli olta takımı.

Biz: Bir tür mersin balığı.

Bodoslama: Teknede burnun ve kıçın ucuna yerleştirilmiş ağaçlar.

Bodoslama demiri: Kayıkların altında bulunan kıçtan başlayıp kayığın burnuna kadar gelen demir. Kayıkların karaya çekilirken altının aşınmasını önler.

Bohça: Oltanın, bağlı olduğu mantarın çevresinde dönerek kendiliğinden düğümlenmesi.

Borda feneri: Teknenin iskele ve sancak kısmında bulunan yeşil - kırmızı seyir feneri.

Bozyel: Lodos rüzgarı.

Canavar: Saldırgan balık.

Cürüm: Sürü halinde gezen palamut ve torik gibi balıkların sürü halinde gezen hamsi, gümüş, uskumru gibi balıklara saldırarak kıyı ve sığ bölgelerde sıkıştırması.

Cürüm kepçesi: Kıyıdan geçen balık sürülerini yakalamak için kullanılan kepçe.

Çakar: Deniz feneri.

Çapari: Çok köstekli ve iğnelerine tüy bağlanan olta takımı.

Çavalye: Tutulan balıkların koyulduğu sepet. Saz, tel veya tenekeden olabilir.

Çelikbeden : Olta takımında iğneden sonra takılan 15-20 cm. uzunluğundaki çelik tel. İki ucunda da fırdöndü bulunur.

Çıma: Halatın ucu.

Çombalak: Balığın sudan havaya fırlaması. Sazan balığı turnadan kaçarken, alabalık su üstündeki bir böceği avlarken, denizde ise büyük balıklar küçük balıkları kovalarken görülen bir olaydır.

Çopurina: İzmarit balığına benzeyen bir balık türü.

Çolun: Balıkçıların kullandığı ağdan kepçe.

Çopra: Balık kılçığına verilen isim.

Çuka: Bir çeşit mersin balığı.

Çapari: Birden fazla olta iğnesi, tüy, iplik veya silikondan yapılmış suni yemin tek bir bedene bağlanmasıyla yapılan olta takımı.

Defne Yaprağı: Lüfer balığının en küçüğü.

Deniz Tilkisi: Köpekbalığı türü olan sapan balığının diğer adı.

Diplarya: Pisi balığının küçüğüne verilen isim.

Erdişi: Aynı balıkta hem yumurta hem de spermin bulunması.

Falyanos: Balina ya da kadırga balığı. Yunus balığının büyük bir türüne de bu isim verilir.

Fangri: Bir mercan balığı türü.

Fanon: Balinaların çenelerinin tamamını kaplayan püskülümsü dişler. Bu dişler balinaların çok küçük balıklar dışında başka balık yutmalarını engeller.

Faş Tahtası: Sandalların döşeme tahtaları.

Fırdöndü: Çelikten yapılmış, iki ucu delikli, kendi etrafında dönebilen, oltanın karışmasını önleyen bir av aleti.

Filet: Derinliği aynı olan sığ sulara verilen isim.

Fişeklemek: Balığın ağzındaki iğneyi atmak için büyük bir hızla su yüzeyine yükselmesi.

Frişka: Saniyede 5-10 metre hızla esen sakin rüzgar.

Gece yemlisi: Gece yapılan yemli av türü.

Gaco: Palamut yavrusuna verilen ad.

Ganbut: Kefalin küçüğüne verilen ad.

Gaya: Gelincik balığına museviler tarafından verilen başka bir ad.

Günindi: Batı yönü.

Heyamola: Denizcilerin halat veya kürek çekerken birbirlerini gayrete getirmek için aynı anda söyledikleri "ha gayret, haydi çek" anlamlarına gelen bir sözcük.

Hırsız: Zokalara bağlanan ve ucunda iğne bulunan köstek.

Hırsız iğnesi: Yemin içine gömülen ve görünmeyen ikinci iğne.

Hırsızlı sülük zoka: Sülük biçimindeki zokanın iğnesine ikinci bir iğne bağlanması.

Hrisof: Çipuranın büyüğüne verilen isim.

Irgat: Teknenin karaya çekilmesini sağlayan alet.

İğne: Oltanın ucuna bağlanan ve üzerine yem takılan, galvanizli, damaklı metal çengel.

İğne iğne: Çapari oltasının her iğnesine balık gelmesi durumu.

İlmek: Düz düğüm çeşidi.

İlarya: Kefal balığının, platerinanın küçüğüne verilen isim.

İskandil: Oltanın dibe gitmesi için ya da yüzmemesi için iğneden sonra takılan kurşun ağırlık. Genelde 150-300 gr. ağırlıkta olur.

İskarmoz: Küreklerin takıldığı tahta veya demir kazıklara verilen isim.

İskele: Geminin veya teknenin sol tarafı.

İskele Babası: Halatları bağlamak için gemilerde ya da iskelelerde bulunan ağaç veya demirden yapılmış, silindir şeklinde yapı.

İskorçila: Voli yaparken kullanılan bir çeşit ağ.

İskota: Yelkenleri bağlamaya yarayan zincir, halat veya palanga.

İsparoz: İspari.

İspendek: Levreğin küçüğü.

İspermeçet: Balinalardan çıkan ve mum yapımında kullanılan beyaz renkli bir yağ.

İsporka: Bir geminin salgın hastalık nedeniyle karantinaya alınması.

İstinga: Gırgır ağlarının kurşun yakasındaki halkaların içinden geçip vinçle çekildiğinde ağın tor kısmının torba halinde tekneye çekilmesini sağlayan çelik tel.

Jigging: Balık avının derin sularda dikey olarak icra edildiği yöntem.

Kakıç: Ucunda damaklı kancası bulunan, büyük balıkları tekneye alabilmek için kullanılan saplı alet.

Kalama vermek: Av sırasında misinada boşluk oluşması.

Kalinos: Levreğe benzeyen, dere balinası da denilen bir tatlı su balığı türü.

Kalması beklenen rüzgar: Dinmesi beklenen rüzgar.

Kanal: Dibi düz olan denizlerde, dip akıntılarıyla oluşan bölge.

Kancur: İzmarit balığının küçüğü.

Kasa: Bir misinanın ucunu ikiye katlayarak kendi bedeni üzerinde düğümlenip yapılan bağ. Fırdöndü veya beden bağlamak için kullanılır.

Kasara: Küçük güvertede verilen isim.

Kaşık: Farklı renk ve boylarda metalden üretilmiş, balığın türüne göre tasarlanmış olan, hem tekne hem de kıyı avında kullanılabilen suni yem.

Katavasya: Su sıcaklığının düşmesi sonucu göç eden balıkların Karadeniz’den Marmara’ya inmesi.

Kazıkbağı: Bir düğüm çeşidi.

Kekemoz: Küçük kabuklu canlıların birleşerek kumluk alanlarda oluşturduğu bir çeşit mercan topluluğu.

Kepçe: Uzun veya kısa çubuklu demir çember ve buna takılı filede oluşan av aleti.

Kerteriz : Balığın bulunduğu yeri belirlemek için tespit edilen işaret noktası. Sandalın bodoslama demiri ve kıyıdaki iki sabit cismin üst üste getirilmesi ile yer bulma yöntemi.

Kıçtankara: Teknenin kıçını karaya çevirerek yanaşma.

Kıraça: İstavritin küçüğüne verilen isim.

Kırtıl: Telden ya da sazdan yapılan, dökülmez hokka prensibine göre yapılmış balık tutma aracı.

Kıstırma: Bazı oltalarda, fırdöndü üstüne takılan kurşun levha. Ağırlığı 30-40 gr. olur.

Kıta Sahanlığı: Kıyılara yakın deniz bölgeleri.

Kızartı: Sürü halinde gezen hamsilerin, büyük balık gördüklerinde birbirlerine sokulup pul dökmeleriyle meydana gelen bulanıklık.

Kocakarı soğuğu: 11-19 mart arasındaki şiddetli kış soğuklarına denir. Eski dilde: Berd-el-acuz denir.

Koloridya: Kolyozun küçüğüne verilen isim.

Koruk lüferi: İstanbul Boğazına ilk giren küçük boydaki lüferler.

Köstek: Olta takımında bedene bağlanan, 10-25 cm. arasında değişen, ucunda iğnesi bulunan misina.

Kötekbalığı: Minekop balığının diğer adı.

Kulaç: Balıkçıların uzunluk birimi olarak kullandıkları yaklaşık 1.66 metre olarak kabul edilen ölçü.

Kullanmak: Büyük balıkları alırken, oltanın boşlanıp tekrar çekilmesi.

Kurşun: Olta takımını belli bir derinliğe indirip tutmak amacıyla üretilmiş ağırlık.

Kuzular: Küçük dalgaların üzerinde oluşan köpükler.

Lidaki: Çipuranın küçüğüne verilen isim.

Lipari: Uskumru balığının büyüğüne verilen isim.

Litorina: Bir deniz kabuklusu türü.

Litrinos: Mercan balığının küçüğüne verilen isim.

Livar: Balıkların canlı kalması için, sandal içinde veya dışarıda bulunan küçük havuz.

Lüfer suyu: Lüfer avına en uygun yer ve zaman.

Makara Devir Oranı: Olta makara kolunun bir tur döndüğünde misina havuzunun kaç tur döndüğünü ifade eden ölçü.

Mangır: Mercan balığının yavrusuna verilen isim.

Manika: Gemideki ambardan güverteye açılan baca.

Mavriko: Karadeniz'den Marmara'ya en son göç eden en küçük uskumru balıkları.

Mavruka: İki yanı delik, bir tarafına iğne bağlanmış, kurşundan yapılan balık şeklinde av aleti.

Mavruşkil : Eşkina balığına verilen başka bir isim.

Mayna: İndirmek.

Mazgallamak: Kurşundan dökülmüş zoka, seğirtme, yüksük ve yünlü gibi av malzemelerinin cam bir çubukla aralıklarının düzeltilmesi.

Mepps: Bir çok kaşık türü sahte yem bu isimle anılsa da gerçekte Fransalı bir balık sahte yem üreticisi.

Meramet: Ağ tamiri yapmak. Ağların sakata gelmesiyle yırtılan ağ gözlerinin iğne adı verilen tahta veya plastik bir araç ile tamir edilmesi.

Metafora: Filika veya demirleri asmak için kullanılan bir gemi aracı.

Mırmır: Çitari balığı.

Minnow: Sahte ve canlı yemler için yavru balık anlamına gelir.

Misinanın Boşluğunu Almak: Av sırasında balığın kurtulmasını engellemek, balığın oltaya vuruşunu anlayabilmek ya da suya yeni düşmüş olan yemin kontrolünü hemen sağlayabilmek için yapılan eylem.

Neritel: Denizlerin çekilmesi ile meydana gelen yerleşime uygun bölge.

Neritik: Sığ deniz.

Notilus: Bir mürekkep balığı türü.

Olta Kamışı: Esnek ve dayanıklı malzemelerden yapılmış balık avlamak için kullanılan farklı boylarda sopa şeklindeki av aleti.

Olta Makarası: Olta kamışı ile birlikte kullanılan, üzerinde misina havuzu bulunan bir çeşit mekanik düzenek.

Olta Takımı: Olta, beden, köstek, iğne ve iskandillerden oluşan balık tutma aracının tamamı.

Oltanın apikoda kalması: Oltanın dik olarak suda durmasıdır.

Orkoz: Bir akıntının kıvrılarak aksi istikamete dönmesi.

Orsa: Yelkenleri rüzgarın geldiği yöne çevirerek gitmek.

Parçalı Olta Kamışı: İç içe geçmeyen, farklı uzunluklar için farklı parça adedine sahip olan ve parçaları elle birleştirilerek kullanılan olta kamışı.

Pabuç: İzmaritin büyüğüne verilen isim.

Palavra: Yolcu gemilerinde üst güvertenin altındaki güvertede verilen isim.

Paçoz: Kefale verilen başka bir isim.

Peçuta: En büyük palamut türüne verilen isim.

Peleme: Altı düz olan kayık türü.

Plankton: Denizlerde yaşayan mikroskobik canlılar.

Platerina: Kefal türüne ait bir balık.

Pruva: Teknelerin ön tarafı, baş kısmı.

Pruva rüzgarı: Teknenin başı yönünden esen rüzgar.

Rapala: Ülkemizde her türlü sahte balık şeklinde yem için kullanılsa da gerçekte menşei Finlandiya olan ve sadece yapay balık değil birçok balık avı gereci üreten firmanın adı.

Sabah suyu: Balığın av verdiği sabah ilk saatler.

Sakata gelmek: Ağın batıklara, kayalara, kekemoza takılarak yırtılması.

Sancak: Geminin sağ tarafı.

Sarıkanat: Çinekoptan büyük lüfer türü.

Seğirtme, Sıyırtma, Sürütme: Oltanın tekneyle sürekli çekilmesi veya kıyıdan atılıp çekilmesi yöntemi. Ucunda tek veya üçlü iğne bulunan, kurşundan yapılmış balığa benzeyen parlak yapay yem.

Sekstant: Yer bulmak için güneş, ay ve yıldızların ufuk çizgisiyle olan açısını saptayan alet.

Serpme: El ile atılan balık ağıdır.

Sırtı çekmek: Hareket halindeki tekneden denize, ucunda yapay yem bulunan takımı bırakıp suda yüzmesini sağlamak.

Silikon Sahte: Balık veya diğer canlı yem çeşitlerine benzeyen, kurşun ve iğne düzeneği ile kullanılan silikondan yapılmış sahte yem.

Sinara: Büyük zoka.

Sivri: Toriğin büyüğü.

Su Üstü Sahte: Su üstünde gezen yemlere saldıran balıkları yakalamak için kullanılan ve suyun üzerinden farklı hareketlerle çekilebilen batmayan sahte balık yemi.

Subya: Mürekkep balıklarından mürekkebe benzeyen sıvısı olan tür.

Şip: Mersin balığının bir türü.

Tasma atmak / tasmalamak: İğnenin balığın ağzına oturması için misinayı kısa ve sert bir şekilde sarmadan çekmek.

Teke: Daha çok deniz kıyısındaki su birikintilerinde yaşayan küçük boy karides türü.

Tekgöz yem: Balığın kesilerek ikiye ayrılmasıyla yapılan yem.

Teleskobik Olta Kamışı: Üretim tekniğine göre 2 – 16 arası parçalar halinde tasarlanmış ve iç içe geçebilen portatif olta kamışı çeşidi.

Tırlamak: Oltaya yakalanan lüfer balığının kurtulmak için yaptığı sert hareketler.

Tıramola: Yelkeni bir bordadan diğer bordaya almak, kavanço.

Topuk: Denizdeki bölgesel sığlıklar.

Vardavela: Teknelerde, denize düşmeyi engellemek ve tutunmak için etrafına çekilen teli tutan demir ayaklar.

Viya: Dümeni ortalayarak geminin bulunduğu doğrultuda gitmesi için verilen emir.

Voli: Fanyalı ağlarla ağın bir ucunu kıyıya, bir ucunu da açığa uzatarak hilal şeklinde dökülüp toplanması.

Volta: Misina ya da halatı kendi üzerine veya başka bir yere bir kere dolamak.

Vonoz: Palamut ve uskumru yavrusuna verilen isim.

Yaka: Ağların alt ve üst kenarlarına verilen isim. Kurşun takılı kenara kurşun yakası, mantar takılı kenara mantar yakası denir.

Yanlamak: Kıyılamak.

Yaprak yem: Akyem balıklarından çıkarılan fileto.

Yarbaşı: Sığ sulardan derin sulara inen deniz yüzeyi.

Yatak yapmak: Balık sürülerinin bir süre aynı yerde kalması.

Yemliye oturmak: Yemli olta ile balık yakalamak.

Yukarı akıntı: Kuzeye doğru giden akıntı.

Zindandelen: Palamutun büyüğüne verilen isim.

Zoka: Balık tutmak için kullanılan balık şeklinde ucu iğneli kurşun.


Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page